13 Kasım 2012 Salı

Gerçeklik-I

Aslında 10.Kasım'da yazmak istediğim bir şeyler vardı, ama kısmet bugüneymiş. Daha önceki yazılarımı okuyanlar bilir. Ben, Atatürk'ün tesadüfen gönderilmediğine ve yüksek varlık seviyesinde olduğuna inanıyorum. Savaşçı, devletçi kişiliğinden ziyade insanlığına hayranım. Ama konumuz bu değil tabi ki, konumuz kişisel gelişim.

Şu bir gerçek ki, Atatürk'ü seven de var, sevmeyen de. Lisedeydim. Bir arkadaşım, onu sevmediğini söylediğinde şaşırmıştım. Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Mümkün müydü onu sevmemek? Yaptıkları gün gibi açık ortadaydı. Hepimiz bugün onun sayesinde bu hayatları yaşayabiliyorduk. Onu sevmiyorum demek, tamamen "bencillik ve cahillik"ti. Okusaydı böyle demezdi.

Tabi, o zamanlar atladığım bir şey vardı: Gerçeklik. Herkesin gerçekliğinin, zihnindeki dünyanın farklı oluşu. Sevmiyorum, diyorsa, gerçekten sevmiyordu. Ve onun zihninde Atatürk imajı o şekilde yerleşmişti. Zihin buna göre şekilleniyordu. Farklılığa imkan tanımıyordu. Okuyordu o da, okumuyor değildi. Ama kendi zihninde eşleşen bilgileri kabul ediyordu. Zihin haklı olduğuna daha da inanıyordu. Ters gelenlere muhtemelen sinirleniyor, algılamıyordu bile. Tıpkı hepimizde olduğu gibi. Kendine farklı gelen düşünceleri "bencillik ve cahillik" gibi kılıflarla algılamayı reddediyordu, "okusaydı böyle demezdi" diyerek haklılığını pekiştiriyordu.

Gerçeklik böyle bir şeydir işte. Zihnimiz siz farkına varana kadar böyle çalışır. Kendisine uymayan bilgileri eler, algılamaz, ikna olmuş görünse bile unutur. Ama işte, hepimizin bir gerçekliği vardır. O yüzden, karşınızdaki insan bir şeyler söylüyorsa, bu doğru olduğu için değil, kendi gerçekliğinde böyle olduğu içindir.

Geçenlerde ünlü birisi de türbanla ilgili, "öcü görmüş gibi oluyorum" demiş. Komik olan şu ki, bu hatunun  resimlerini koyup, altına "esas öcü sensin" denmesi. Tam zıddını düşünen bir insan, "kadın böyle diyorsa, gerçekten böyle düşünüyor olmalı", diyemiyor. Olay da burada kopuyor.

Herkes kendi kafasındaki gerçekliği adapte etmeye çalışıyor. Karşı tarafa fırsat tanımıyor. Saldırı ve ben haklıyım psikolojisine giriyor. 

Halbuki, dünyada tek gerçek ve tek gerçeklik yok. Bunu kabul ettiğimiz anda hoşgörü başlıyor. İşte o zaman, karşı tarafa kendini ifade etmesi için imkan tanıyıp, onun dünyasını anlamaya başlıyor insan. Hem kendi gerçekliğimiz zenginleşiyor, hem de kendi içimizde daha barışçıl oluyoruz.

Kıssadan hisse, ne diyoruz: "Öyle diyorsa, onun için gerçekten öyledir." Bir de bu bakış açısıyla yaklaşmaya çalışalım karşımızdakilere. Bakalım, neler değişecek?

sevgiler :)

Not: Gerçeklik önemli bir mevzu. Bu konudaki yazılarımıza devam edeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Etiketler