İnsanoğlunun misafir olduğu beden de bu dengenin bir parçasıdır. Öyle güzel yaratılmıştır ki topraktan gelir, toprağa gitmesi gerekir. Şimdi mezarlıklarımız hep betonarme gerçi. Çünkü bunu unutmuşuz. Mezarlıklarımız yemyeşil olabilecekken, mermer taşlarıyla, betonlarla bembeyaz.
Neyse, konuya nerden geldik? Atatürk Orman Çiftliği'nde dile kolay 3000 ağaç kesilmiş. "Beyaz Saray" yapılacakmış. Bir misafir için, ha kulübe, ha saray ne fark eder acaba? Dünyada kalıcı mıyız ki? Heykellerin dikilse, fotoların basılsa, herkes seni medhetse ne? Önemli olan kendin değil mi? Zaten, bu dünyevi bağlardan kurtulduktan sonra kendinle başbaşa kalmayacak mısın?
Türk Milleti, Atatürk'ün sadece savaşçı ve politik dehasına mı hayran, yoksa insanlık yönüyle de mi kalpleri kazanmış? "Yurtta sulh, cihanda sulh!" sadece coğrafyalar arası savaşları, barışları işaret eden basit bir laf mı? Yoksa, kalbinde sulhu sağlamaktan da mı bahsediyor?
Bu dünyaya gelen her bir "ruh" için bir ders, bir sınav, yaşaması gereken bir şeyler vardır. O yüzden, acımasızca kestiler ağaçlarımızı diye onlara kızmayın. Ama şunu da unutmayalım, bu düzen, bu nizam kalıcı ama bizler misafir olarak en hayırlı hizmeti vermeliyiz.
sevgiler
""İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır." Hz. Muhammed(SAV)