Çoğu büyüğümüzün tüm benlikleriyle hala çocuk kaldığını, çocukluğunu aşamadıklarını görüyorum. 5 yaşındaki bir çocuk gibi kapris yapmak, 5 yaşındaki bir çocuk gibi küsmek, 5 yaşındaki bir çocuk gibi içine kapanmak...vs Gerçekten onlar adına üzücü. Bir girdabın içinde dönüp duruyorlar sanki. Ama farkında değiller.
Aslında hepimizin bir yanında büyümemiş, büyümeyi reddeden bir çocuk kalır. Siz fiziksel olarak büyürsünüz ama onlar öylece kalırlar. Büyümeyi unuturlar aslında. Tamamlanmamış bir çocukluktur. Hala onu tamamlamaya çalışır. Bir peri gelip onu kurtaracak ve o daha mutlu bir çocuk olacaktır. O periyi hep bekler durur. Büyümeyi kabul etmez. Takılıp kalmıştır orda. Hala bir umudu vardır çünkü. Eğer büyürse, sorumluluk onun omuzlarına yüklenecektir, o bir şeyler yapmak zorunda kalacaktır. Halbuki ne kadar da acizdir kendisi. Nasıl yapabilir? En güzeli, en güvenlisi çocuk kalmaktır.
Bir çocuk daha fazla korkar, ürker çünkü. Bir başkasına, bir yetişkine ihtiyaç duyar. Onun adına başkasının karar vermesi gerekir, o bir karar verirse onaylanması gerekir. Sevilme ihtiyacı vardır. Kendini o zaman güvende hisseder. Sevilmek için de elinden geleni yapar, kendi olmaktan vazgeçer, nasıl olması isteniyorsa öyle olur. Kabul edilme ihtiyacı vardır. Kabul görürse, barınma-yiyecek ihtiyacı karşılanır. Yine kendi olmaz. Bu ihtiyacı karşılayanların hamurunda yoğurulur, onlara boyun eğer. Sonra bu çocuk büyüse bile aynen devam eder. Büyüdüm sanır ama hala aynı tedirginlikler içindedir.
İçimizdeki ürkek çocukları büyütmemizin artık zamanı geldi. Onların korkularına esir olarak yaşamaktansa cesur olup hayatla yüzleşin. Onlara korkularının artık bir anlamı olmadığını anlatın. Bu korkulardan kurtarın onları. Sonra büyümeyi kabul edeceklerdir. Onları siz büyütün. Artık o çocuk sizin. Tamamen size ait. Nasıl büyütmek istiyorsanız büyütün.
Büyümesin, öyle kalsın diyorsanız da farkına varın. Bırakın, hayata korkarak bakan bir çocuk değil de hayattan keyif alan, varlığının değerini hisseden, kendine güvenen bir çocuk olsun. Ona bir yetişkin olarak her daim yol gösterin. Siz ona yol gösterin ki o da size kararlar almanızda destek olsun, cesaret versin, güven versin. Zaten siz o'sunuz, o da siz. Kendinizi ayrı düşünmeyin. Aynı geminin içinde farklı yönlere yürümek gibi bir şey. Geminin kaptanı yıllarca o olmuş olabilir. Ama artık dümene geçin, kaptanın kim olduğunu gösterin.
Yoksa, ne olur biliyor musunuz? Farkında bile olmadan anne, babalarınız gibi olmaya başlarsınız. Onların yaptıklarını yapar, yaşadıklarını yaşarsınız. Ama, kendinize bir şans verirseniz, bu döngüyü kırabilirsiniz. Kendinize inanın ve güvenin. Gemi sizin, kaptan da sizsiniz!
sevgiler
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Etiketler
- anılarım (1)
- anlamlar (1)
- beslenme (1)
- blog hakkında (7)
- duygular (2)
- duygularımız (1)
- haber (2)
- hedefler (16)
- hikaye (1)
- hikayeler (3)
- idoller (8)
- ilişkiler (23)
- karikatür (2)
- kızımın hikayeleri (1)
- kişisel (158)
- kitap (2)
- kitaplar (2)
- kutlama (1)
- Mesnevi (2)
- Mevlana (1)
- oyunlar (4)
- öykü (3)
- özlü sözler (22)
- para (15)
- projem (1)
- resim (1)
- sunum (2)
- şifa (7)
- trafik (1)
- yaşam koçluğu (1)
- yoga (1)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder