29 Aralık 2012 Cumartesi

Kulak Ağrısı ve Yine Soğan

Eylül ayı başlayınca bizim de KKB turlarımız başlıyor. İlaç olayından hazzetmiyorum ama söz konusu çocuk olunca mecbur kalıyoruz malesef.

Neyse ki sonunda soğan suyunu içirebildik küçük hanıma. Bunun kür tarifini daha önce vermiştim.

Soğanın bir kullanımı da kulak ağrısı için. Aklınızda olsun, ağrıyan kulağa bir damla soğan suyu. 15 dakika sonra geçmezse 1 damla daha. Hem iyileştirici, hem ağrı kesici özelliği var.

Değişim Bizdedir

Okuduğunuz kitapları yeniden okuyun. Belki farklı gelir. Kitap değiştiği için değil, kitap aynı. Sadece siz değiştiğiniz için. O zaman gerçekliğinizde olmayan şeyler artık gerçekliğinizde olduğu için. Daha da olgunlaştığınız için.

Kaçırdığınız noktaları farkedeceksiniz. Belki de çok şaşıracaksınız, kim bilir :)

sevgiler

Not: Tabi aynısı filmler vs için de geçerli.

Gün Kötü(?!) Giderken Bile Şükretmek

Dün aksilikler üst üste geldi :) Biraz canımız sıkılmadı değil. Ama, artık biliyorsunuz ki sıkıntı bizim için nimet. Olumsuz, bizi rahatsız eden duygularımız her zaman açığa çıkmıyor. Uygun ortam, uygun bir tetikleyici lazım. Hazır yakalamışken bu duygularımızı biz de hemen odaklandık tabi. Gün içinde arada unutur gibi olsak da hemen tetikleyici olayı hatırlayıp canlı tutmaya çalıştık. Niye? Çünkü, biz onlarla yüzleşmezsek onlar bizi yönetir de ondan. Allah'a şükrettik tabi. Bugünkü öğrenmemiz gereken şeylerden dolayı. Öğrenmek derken kendimizle yüzleşmek, kendimizi keşfetmekten bahsediyoruz. Sonra da her olayın arkasında bir hayır vardır dedik, yeniden yeniden şükrettik. Olana ve olacaklara....

Ve her zaman dediğimiz gibi inşallah hazır olduğumuz derslerle sınanırız. Mesela, bu sene kızımın başına gelen, fakat şükür ki çabuk atlattığımız talihsiz kaza, benim böyle bir derse hazır olmadığımı gösterdi. O anda dünyevi gerçekler, korkularım, önyargılarım daha ağır bastı.

İnsanız işte, hepimizin başına her an her şey gelebilir. Önemli olan bu olayı nasıl gördüğümüz, ele aldığımızdır. Yeter ki kendimize karşı dürüst olalım.

sevgiler

26 Aralık 2012 Çarşamba

Sabah Duası

Ya'rabbim, bu sabah da gözlerimi sağlık ve huzurla açtığım için şükürler olsun. Bugünü de bana armağan ettiğin için sana sonsuz teşekkür ederim. Bana her gün öğrettiklerine minnettarım. Bugünkü derslerime, öğreneceklerime de şükrediyorum. Rabbim, beni hazır olduğum derslerle sına. Diğer öğreteceklerine de hazırla. Gözümün önündeki perdeyi kaldır. Kaldır ki görmem gerekenleri bugün göreyim, öğrenmem gerekenleri bugün öğreneyim. Kendimi tanıyayım, sana daha da yaklaşayım. Bu anın huzurunu yaşat bana. Her şey için şükürler olsun. Amin.

25 Aralık 2012 Salı

Soğan Kürü-Üst Solunum Yolu Hastalıkları

Üst solunum yolu enfeksiyonları için Saraçoğlu'nun soğan kürünü anlatayım size. Ben denedim. 2 günde süper bir sonuç aldık. Doktor bile iyileşmeye şaşırdı. Kendisi Amerikan usulü bir prosedürle ilaçların etki ettiğini düşünüyor ama ben Türk usulü soğandan olduğuna eminim :) Şimdi:

1.5 su bağdağı klorsuz suyu kaynatın.
Orta boy soğanın sadece dış kahverengi kısmını soyup, 4'e bölün ve kaynamış suya atın.
Ağzını kapatıp, kısık ateşte 5 dakika kaynatın.
Süzüp, ılıdığı zaman için...

Bunu 15 gün boyunca, öğle yemeğin 15 dakika önce ve yemekten sonra.
Eğer çalışıyorsanız da akşam yemeğinden 15 dakika önce ve akşam yatmadan önce için.

Şunu baştan söyleyeyim ki tadı gerçekten çok kötü. Ama şifası??? İşte o tartışılmaz.

sevgiler

Not: Bu arada, eğer çocuğunuza yapacaksanız, ben bu kür tarifini 60kiloluk bir yetişkinlere göre diye düşündüm. Çocuğun kilosuna göre orantılayın, aşağı yukarı bir şey çıkar.



23 Aralık 2012 Pazar

Sıkıntınız Öğretinizdir

Hani hep diyorum ya sıkıntınız sınavınızdır, diye. Vazgeçtim bundan :) Daha doğrusu "sınav" demekten vazgeçtim. Sanki "öğrenilecek bir şey", "bir ders", "bir öğreti" desek daha hoş ve daha tam bir anlam ifade edip, istediğimiz duyguyu oluşturacak.

O zaman böyle diyelim: Sıkıntılarımızda öğreneceğimiz bir dersimiz vardır.

O yüzden, olumsuz bir durum yaşadığınız zaman, hep şöyle diyin: "Bunu yaşamamda mutlaka bir hayır vardır! Allah'ım sana şükürler olsun!". Ve şuna inanın ki siz bu dersinizi öğrendiğinizde artık her şey refaha kavuşacaktır, o olumsuz gibi görünen durumdan tam da hayırlısı olacak şekilde çıkmışsınızdır.

Yeter ki siz kalbinizi ferah tutun, güveninizi, inancınızı kaybetmeyin.

sevgiler :)

Varsayımla İlgili Güzel Bir Örnek

Cnbc-e'de "The Big Bang Theory" diye bir dizi var. Süper zeki 4 arkadaşın hikayesi. Bu diziden küçük bir bölüm yazmak istiyorum:

Sheldon, bütün gün kız arkadaşına ulaşmaya çalışmıştır ve merak içerisinde kalmıştır. O sırada Leonard, kız arkadaşının evine gidip bakmayı önerir ve konuşma şöyle devam eder:

S(telaşlı bir şekilde): Harika bir fikir, hadi gidip bakalım
L: Hadi
S: Bugün haberlerde o bölgede bir vaşak göründüğü yazıyordu
L: Nasıl yani? Kız arkadaşına bir vaşak saldırmış olabilir mi?
S: Ne alaka?
L: E evinin yakınlarında bir vaşak görünmüş, demedin mi? Ondan haber de alamayıp bu kadar endişenlenmenin sebebi bu değil mi?
S(Gayet şaşkın): Hayır, ben sadece bugün okuduğum bir haberi söyledim.
L(Bıkkın bir şekilde): Hadi çıkalım Sheldon!

İşte, dizinin abartısını saymazsak, Leonard varsayımda bulunmuştu, vaşağın o bölgede görünmesi, Sheldon'ın bunu Leonard'a söylemesindeki zamanlama tamamen bir tesadüftü ;)

sevgiler ve varsayımsız günler :)

22 Aralık 2012 Cumartesi

İnsan Kendi Sözlerinde Boğulur

Bu kadar uzun aradan sonra yeniden merhabalar :) Başlığımızdaki söz biraz ağır oldu ama hadi açıklayalım.

Sözlerimiz öyle etkilidir ki bazen kendi kendimizi zehirleriz. Bizim doğrularımız vardır, bizim kurallarımız vardır, bizim tarzımız vardır. Bunların dışında davrananları kabul etmeyiz, kabul etmemekle kalmaz bir de kötüleriz. O zaman ne olur? Onlar kötü mü olur? Hayır, onlar kötü olmazlar. Biz kendimizi başkalarına karşı doldurmuş oluruz. Doldurdukça soğuruz, soğudukça fesatlaşırız. Belki en sonunda basit bir bahanenin arkasına sığınıp uzaklaşırız.

Aslında burada bilinçaltımızın bir oyunu vardır. Amacı sizin gerçekliğinizi korumaktır. Güvenli kutunuzdur burası. Burada belirli kurallar vardır. Bu kurallara aykırı durumlarda tehlike sinyalleri çalar. Kendinizi rahatsız hissedersiniz. Halbuki bilseniz, o kuralları koyan zaten sizsiniz, kurallarınız zihninizdeki düşüncelerden ibaret, o zaman bu rahatsızlık hissini kendinizin yarattığını anlarsınız. Ama genelde böyle işlemez. Biz, karşı tarafa yükleniriz. Onun sözleri ve davranışları rahatsız edicidir, dolayısıyla siz de rahatsız olmuşsunuzdur. Sonrasında da bilinçaltınız sizi tehlikeden uzak tutmak için elinden geleni ardına koymaz.

Bilinçaltının çalışma mantığı basittir. Varolanı koru. Çünkü varolan kurallar, inançlar, düşünceler bugüne kadar kendini kanıtlamıştır, güvenlidir. Bunun dışında olanlar, farklılıklar risklidir. Risk tehlikedir. Tehlikeden uzak durmak lazımdır. Çoğu zaman da işe yarar. Yoksa bir bebek gibi savunmasız kalırız. Biz sadece artık işe yaramayanları elemeye çalışmalıyız.

Olay böyledir işte. Kendi kendimize koyduğumuz kurallarla kendi kendimizi zehirleriz, ama farkına bile varamayız. Halbuki bir gözlemci olabilsek, kendi kendimizi bir gözlemleyebilsek, aslında o düşüncelerin biz olmadığını bir farkedebilsek, ah bir farkedebilsek...

sevgiler

12 Aralık 2012 Çarşamba

Blog Hakkında-Hürrem

Hürrem, bizim bloğa da damgasını vurdu :)

Sürekli Top 10 listesinin 1 numarası. Bir kişisel gelişim bloğu da olsak ben bundan memnunum :)

sevgiler

11 Aralık 2012 Salı

Haberler

Size bir iyi, bir de kötü haberim var.

Önce kötü haber: Maalesef mutluluğun anahtarı yok :(

İyi haberse: Kapı zaten kilitli değil :)

(internetten)

sevgiler


10 Aralık 2012 Pazartesi

Ah Belinda!

Hatırlar mısınız? Bir film vardı: "Ah Belinda". Başrollerinde Müjde Ar oynuyordu: Belinda diye bir şampuan reklamı çekiliyor. Müjde Ar da tiyatrocu felan, çok ünlü bir aktrist. Başrolde de o oynuyor, 2 çocuk annesi bir kadın. Tam duşta saçlarını şampuanlıyor, gözlerini kapatıyor duruluyor, gözlerini bir açıyor ki. Ta ta ta taaaammmm. Zamanda bir kırılma olmuş. Reklam filmi gerçeğe dönüşmüş. Kadın çıldırıyor tabi. Set ekibi nerde? Yönetmen nerde? Birdenbire bir kocası ve iki çocuklu, memur hayatı yaşayan hatun oluyor. Meğersem de bankacıymış kendisi. Hiçbir işlemden anlamıyor. Bırakıyor bunları, tiyotrosuna gidiyor. Kimse bunu tanımıyor. Ama bu ezbere biliyorum rolü diyor, rolü oynuyor felan. Varolan o sahte hayatına direniyor da direniyor. Herkes bunu çıldırdı sanıyor, derdini kimseye anlatamıyor vs. Ama en sonunda pes ediyor. Memnun olmasa da kabulleniyor yeni hayatını. Sonrası mı n'oluyor? Heyecan kalmadığı için film bitiyor. Olayın heyecanı dirençte çünkü. Direnme bitince filmin ilginç yanı da bitiyor. Kadın eski hayatına dönüyor.

Niye anlattım bunu? Siz, varolan sizi, varolan hayatınızı reddettikçe, direndikçe ondan kurtulamazsınız. Ne zaman ki direnmeyi bırakırsınız, kendinizle ve hayatınızla barışırsınız, heyecan biter. Kabullenme olduğu anda, sınav süresinin bittiğini düşünün. Sınav kağıdıyla cebelleşmeniz bitmiştir. Artık ne yaptıysanız, kağıdınız okunacak, not alacaksınız. Kafanızdaki sınav stresinin bitmesi, bir rahatlama. İşte ancak o zaman yeniliklere yer açabilirsiniz.

Bir savaşta olmaktansa, bir barışta olmak her zaman daha fazla fırsat sunar size.
sevgiler :)

7 Aralık 2012 Cuma

Peki Ya Hayallerimiz N'olcak?

Varolanı kabullenmek dedik ya, işte varolan sıkıntınız sizin bu dünyadaki sınavınızdır. Şükretmeniz gereken bir durumdur.

Biraz daha açalım bunu. Hani hep hayallerinizi gerçekleştirin, diyoruz ya. Onları sadece siz gerçekleştirebilirsiniz, diye yazıyoruz ya. Ama öncesinde mevcut durumunuzu kabullenmeniz lazımdır. Nedir mevcut durumunuz? Bunu kabullenin. Hayallerinizi bunun üzerine inşa edemezsiniz.

Önce bu durumu neden yarattığınızı araştırın. Bilinçaltınızda mantık yoktur. Mantıkla bulmaya çalışmayın. Alıngan bir insansanız, ve eğer dışardaki insanları suçlamayı bırakıp da kendi içinize dönmüşseniz, "neden alıngan olmam gerekiyor?" diye sorun. Üzgünseniz, "neden üzgün olmam gerekiyor?", sınavda heyecanlanıyorsanız, ilişkileriniz kötü gidiyorsa, "neden böyle olmak zorunda" diye sorun. Öyle ya? Boşu boşuna kendinizi üzgün hissetmiyorsunuz, boşu boşuna kırılmıyorsunuz, heyecanlanmıyorsunuz, bozulmuyorsunuz, rahatsız olmuyorsunuz. Hep altında sizi bir şeylerden uzak tutmaya çalışan bilinçaltınız vardır. Ama niyeti tamamen iyidir. Size bir kastı yoktur :) Onun mantığı yoktur. Bozulursun ki, kendini değersiz hissettiğin anlaşılmasın, o ortamdan uzaklaş diye. Üzülürsün ki, belki üzülünce elde edersin istediğini, üzülmene dayanamaz geri döner sevgili.

O yüzden hedeflerimizi gerçekleştirmeden önce, neden bu durumda olduğumuzu sorgulamalı ve bunu bulmalıyız. Bunları teker teker temizledikten sonra hayallerimize doğru ilerleyebiliriz. Ancak, yeni bir siz olarak :)

sevgiler

Güzel seyler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin....
MEVLANA

Kabullenmek

Değişimin önündeki en büyük engel, varolanı kabullenmektir. İçinde bulunduğu duruma direnç göstermek, onu öyle kabul etmek yerine sürekli mücadele etmek, görmezden gelmez, yeni bir sayfa açmanıza engel olur. Çünkü orada kapanmayan bir hesap vardır.

Bilinciniz artık mevcut duruma bir son vermek ister. Ters gelir ona, anlamsız gelir. Karşılaştırır, görür daha farklı yapabilenleri. Onlar gibi olmak ister. Ama zincirleriniz bilinçaltınızın elindedir. Varolanı yaratan bilinçaltınızdır. Bilinçaltınıza direnmek demek, kendinizle mücadele demektir ve sonunda mağlup olmak demektir.

Çünkü, bilinçaltı sizin zararına çalışmaz aslında. Yaptığı ya da yaptırdığı şeyler sizin faydanıza, yapmanız gereken şeylerdir. Siz bilincinizle örneğin sigarayı bırakmak istersiniz artık, ama bilinçaltınız "sigara içmenin" faydalı bir şey olduğuna inanmıştır. Çünkü bir çok şeye hizmet etmektedir. Kendinizi özgür hissedersiniz, belki iş yerinde mola verirsiniz bunun sayesinde, arkadaşlarla muhabbete katkısı vardır, yalnızken elinizi koyacak yer bulamazsınız vs vs vs. Demek ki nedir? Sigara içmek aslında faydalıdır, bilinçaltınızda yani. Ama bilinciniz sağlığınıza zararlı olduğunu farketmiştir ve bırakmanızı istemektedir. Bırakmanız kolay olmaz. Çünkü bilinçaltınızın bir bütünlüğü vardır ama mantığı yoktur. Bilinçaltı değerlendirme yapamaz. Vakti zamanında neyi, nasıl kabul etmişseniz, bunu aynen kaydeder. "Ama daha küçüksün? Ama her olayda mı böyle olacak? Ama bu bir istisna!" gibi yorumlar yapamaz. Aynen kayıt.

Dediğimiz gibi, önce kabullenmek gelir. Sigara içmenin aslında size fayda sağladığını kabullenmeniz gerekir. O faydaları bulmanız ve kabul etmeniz. Ondan sonra, bilinçaltınızın kapıları size açılacaktır. O zaman, o inançları değiştirebilirsiniz ancak.

Kendi kendinizle mücadele edip yorulmayın, önce kendinizi kabul edin.
sevgiler :)

6 Aralık 2012 Perşembe

Hazır Olmak

Bazen, bazı kararları alabilmek, bazı adımları atabilmek için bekleriz. "Ama şöyle olsun, ama böyle olsun da sonra" diye erteleriz. Şartların uygun olmasını bekler, o zaman harekete geçeceğimize inanırız.

Halbuki, şartlar hiçbir zaman uygun olmayabilir. O mükemmel an hiçbir zaman gelmeyebilir. Peki nedir bizi tutan şey, engelleyen şey?

Hazır olmamaktır. Kendinizi o kararı uygulamak için daha yetersiz hissetmektir. Ama yetersiz hissettiğinizi kabul etmek yerine, bahanelere sarılırsınız. Böylece canınız daha az acır. Örneğin, bir çok evlilik, artık bitmesine rağmen, bitirilemez. Çocuklar büyümelidir, ergenlikleri geçmelidir, bi kendilerini kurtarsınlar, bi evlensinler öyledir. Ama öyle de olsa bitmez. Çünkü insan buna hazır değildir. Kötünün içinde kalmaya devam eder. Çünkü kötünün alternatifi daha kötüdür. Daha kötüden kaçar, kötülerin iyisini seçer ve o hayatı yaşar.

Sonra ne olur? Sonra, hayat biter. Suçlu siz misinizdir? Tam değil, siz başka türlü zaten davranamazsınız. Ama kendinizi değiştirme çabasına girmediğiniz için suçlusunuzdur. Ve bunu yapabileceğinizi bildiğiniz halde bunu yapmıyorsanız kendinize haksızlık etmişsinizdir.

Yarının seçimini bugün yapıyoruz aslında. Mevcut durumunuzu "bugünkü siz" olarak çözemezsiniz. Çünkü zaten "bugünkü siz" sorunu yaratmıştır, bu noktaya sizi taşımıştır. O halde, "yeni bir siz" olmak zorundasınız. Yeni bir siz olmak demek, farklı bir hayat demektir.

Bu akşam nasıl bir insan olmak istediğinize, nasıl bir hayat yaşamak istediğinize karar verin. Bir liste yapın kendinize. Önceliklendirip numaralayın bunları. Sonra da sizinle bunlar üzerine çalışalım.

Bu akşam bu iyiliği yapın kendinize....

sevgiler :)


4 Aralık 2012 Salı

Üzerinde Çalıştığım Bir Proje

Bu aralar, bir proje üzerinde çalışmaktayım. Olgunlaştırmam lazım. Projemin amacı, finansal özgürlüğe giden bir yol açması. Ama sadece bana değil, herkesin faydalanmasını istiyorum bundan. Bir umut olmasını istiyorum. Elim kolum bağlı diye düşünenlere bir fırsat olsun. Herkes eşit şekilde kazansın. Böyle bir hizmet getirmek istiyorum işte. Mesela, internetten alış-veriş siteleri var, markafoni, trendyol gibi. Çok güzel bir hizmet sundular bizlere. Benim de yapmak istediğim insanların işine yarayacak, işlerini kolaylaştıracak, böyle bir hizmet. Ancak bunlardan farkımız sadece bu hizmetin sahibi kişi kazanmasın. Tamam, emek harcayan onlar ama olsun, isteyen herkes de kazansın. Hem de oturduğu yerden kazansın. Ne olacak ki? Güzel olmaz mı?

Biraz erken açtım fikrimi sizlere, ama fikirlerimize, paylaştığımız sürece daha fazla sahip çıkarız. Hevesli ve heyecanlıyım bu konuda. Tabi, öncelikle iyi bir plana ihtiyacım var. İyi bir ekibe. Gerçekten, bu konuda inancım tam. Siz de beni takip edin bu konuda. Bir şeyler olacak, ama bakalım, hayırlısı diyelim :)

hepinize sevgiler

Kontrol Etmeli Mi? Kontrol Etmemeli Mi?

Bazen hayatımızın akışını kontrol edemeyecek durumda olabiliriz. O zaman akışta kalmak lazım. Direnmenin bir anlamı olmaz. Akıntıya kürek çekmek yerine, akıntının hızından faydalanmak. Vardır her sıkıntıda bir nimet. Bunu keşfetmek, bunu bulmak. Zaten insanoğlu değil miyiz? Başımıza, her an her şey gelebilir. Önemli olan başımıza gelene karşı duruşumuzdur. Çünkü, bazen kontrol bizde değildir. Bu durumlarda ise tek kontrol edeceğimiz şeyse ancak ve ancak kendimiziz.

sevgiler

Yağmurlu Havalarda Yayalar

Bugün Ankara, karla karışık yağmurlu. Süper bir altyapımız olduğu için de yollar hemen sularla dolmuş. Sevgili Melih Gökçek'e sorsanız, eski belediyeler yüzünden diycek. Eski, ne kadar eski? Şikayeti Hititlere kadar uzatabilir :) E tabi, üst yapının getirisi daha fazla. Yatırımlar da hep oralara...Neyse...

Benim diyeceğim şu ki: Araba kullanırken önceliği yayalara vermek lazım. Trafik ışığını felan 2.plana atıyorum. Zaten şakır şakır yağmur yağıyor, yayalar sırılsıklam ıslanırken, ben arabanın içinde korunaklı bir şekilde gidiyorsam, öncelik onlarındır. Ayrıca, su birikintilerinin üstünden geçerken de yanda bir yaya varsa yavaşlamak lazım. Ne olur sanki 2-3 sn. geç gitsen gideceğin yere, di mi? Dikkat etmek lazım. Hepimizin başına gelebilir, gelmiştir de.

Bugün arabasını su birikintisinden korumak için kaldırıma doğru yaklaştıran, ama hızını kesmeyen ve oradaki suyu yayalara sıçratan bayan şoföreydi lafım. Tabi, belediye başkanımızın da kulaklarını çınlattık. Ama kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla, di mi :)

sevgiler

3 Aralık 2012 Pazartesi

Geçmişi Şifalandırma Çalışmaları

Bu aralar, bununla ilgileniyorum. Farkında olmadan geçmişi bugünümüze taşıyoruz hep. Çocuklukta hatırladığınız bir imaj, ses ya da his, bugün etkisini devam ettirmektedir.

Benim görsel yönüm daha baskın olduğu için, genelde imajlar şeklinde bir geçmiş arşivim var. O yüzden hep imaj olarak bahsedeceğim.

Siz de benim uyguladığım tekniği kendi başınıza uygulayabilirsiniz.

Önce aklınıza çocukluğunuzla ilgili gelen bir resim düşünün. O resim bir olayı temsil eder. Ve o resmin arkasında yatan, unutamadığınız, bugüne taşıdığınız bazı şeyler vardır. Bunu keşfedebilmek için, o resmin içindeki siz olun yeniden. O çocuk neler söylüyor? Neler hissediyor? Yeniden bir yaşayın. Sonra da şimdiki halinizle onun yanına gidin. Korktuğu, ürktüğü şey konusunda onun yanında olduğunuzu anlatın. Hatta, şimdiki halinizden bahsedin. Ona küçük olduğu için korktuğunu ve artık büyüdüğünü, korkmasının, tedirgin olmasının anlamsız olduğunu söyleyin. Sonra yeniden o olun. Ama bu sefer, ikna olmuş bir şekilde, şu anda korkmayan siz olarak, onun içinde belirin. O resmi gözünüzün önünde yeniden canlandırın. Emin olun ki, resim bile değişecektir :)

Unutmayın, geçmişin şifası, bugünün yaralarını sarar. Ve sizi sizden başkası biraz zor şifalandırır. Sadece yönlendirir, konsantre olmanızı sağlar, ama olay sizde biter.

sevgiler :)

Etiketler