Bugün arabayla Cinnah'tan Hoşdere'ye doğru dönerken dönüş için olan kırmızı ışık sönmüştü, döndüm ben de. Sonra, hemen akabinde bir ışık daha farkettim. Bu kırmızı yanıyordu. Yaya geçidine bir an baktım, yayalara da yeşil yanıyor. Bir an duraksadım. Sonra hiç yaya olmadığı için geçtim. Dönüşe ikinci bir ışık daha koymaları garip geldi, tereddüt ettim aslında.
Bu da aklımıza bir hikaye getirdi:
Almanya'da bir Türk, gecenin bir vakti, sokakta in cin top oynarken, kırmızı ışığa geliyor, bir an duruyor, sonra geçiyor. Kim görcek ki diyor, kendi kendine. Hem görse ne olur?
Ertesi gün, karakola çağrılıyor. Fotoğrafı çekilmiş. Bu sen misin diyorlar? Yok dese olmaz. Çünkü önüne konsolosluktan aldıkları kendi fotosunu da koyuyorlar. Hayır, derse ve o olduğu kanıtlanırsa cezası çift katına çıkıyor, vs. Mecbur kabul ediyor. Ehliyetine el konuluyor.
Sonra bir yazı geliyor. Göz muayenesine gidiyor. Bakıyor doktor bir sorun yok. Kırmızıyla-yeşili birbirinden ayırabiliyor.
Bizimki, "oh", diyor. "Ehliyetimi verecekler."
Almanlar "Alla Allaaa diyor, acaba sorun neydi de geçti?" :) Anlam veremiyo ecnebi tabi :)
Arkasından, psikolog. Her şey normal. Hani bir anlık psikolojik bozuluk desen, yok. Bekleyip de geçmiş. Karar vermiş yani.
Bizimki, "oh", diyor. "Ehliyetimi verecekler."
Almanlar "Alla Allaaa diyor, acaba sorun neydi de geçti?" :) Anlam veremiyo ecnebi :)
Sonra, bunu çağırıyorlar. Arabaya biniyor. 1 kişi yanına, 2 kişi de arkaya. Sür, diyorlar. Bizimki sürüyor. Işığa gelince yanındaki adam, kırmızıysa "Bak bu kırmızı, kırmızıda durulur. Neymiş, tekrar et." Bizimki, "Bu kırmızı, kırmızıda durulur." Sonra arkasındaki 2 adam da sırayla söylüyor söyletiyor. Yeşil yanınca, "Bak bu yeşil, yeşil yanınca geçilir, tekrar et!" Bizimki 2 saat boyunca 3 adamın teker teker sözlerini tekrar ediyor. Ve bu 3 gün sürüyor.
Sonra ehliyetini veriyorlar. Ama artık bizimki kırmızıda töbe geçmiyor :)
Kıssadan hisse: Binlerce kez tekrarlanan düşünceler artık bizim de alışkanlığımız, karakterimiz haline gelir. Asla tereddüt bile etmeyiz.
sevgiler :)
27 Şubat 2013 Çarşamba
25 Şubat 2013 Pazartesi
''Dünya engelli güzeli'' engel tanımıyor
Denizde yaşadığı kaza sonucu felç olarak yaklaşık 8 yıldır tekerlekli sandalyeye bağımlı hayatını sürdüren, 2009'da ''Dünya Engelli Güzeli'' seçilen Nergis Demirarslan, resim yaparak engellilere destek oluyor.

Samsun- Eniştesinin 2005 yılında denizde yaptığı şaka sonucu boynu kırılarak felç kalan 21 yaşındaki Demirarslan, o günden bu yana yaşamını tekerlekli sandalyede sürdürmek zorunda kaldı. 2008'de Antalya'nın Kemer ilçesinde gerçekleştirilen Türkiye Engelliler Güzellik Yarışması'nda birinci seçilen, ardından Uluslararası Engelliler Vakfınca düzenlenen Dünya Engelliler Güzellik Yarışması'nda da ''dünya güzeli'' olan Demirarslan, resim yaparak engellilere destek oluyor.
Demirarslan, yaptığı açıklamada, yaşadığı kazanın ardından tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde (GATA) hayatıyla ilgili planlar yapmaya başladığını dile getirerek, ''Benim de bir sosyal yaşantım olmak zorundaydı. İlk olarak tedavim sürerken resim yapmaya başladım. Başta çok başarılı değildim ancak azmederek, öğretmenlerimin de yardımıyla iyi seviyede resim yapmayı başardım'' dedi.
Parmaklarını kullanamadığı için özel aletler yardımıyla resim yaptığını anlatan Demirarslan, ''Engelliler yararına resim sergisi açarak onlara bir nebze olsun katkıda bulunmak istiyorum. Hayatımdan son derece memnunum, engelli olmam hiçbir şey değiştirmedi. Engellilerin yapabilecekleri sınırlıdır diye düşünülür, ben engellilere şans verildiğinde her şeyi yapabileceklerini gördüm'' diye konuştu.
''Gözümde bütün engelliler güzel''
Dünya güzeli seçilmesinin hayatında fazla değişikliğe yol açmadığını belirten Demirarslan, şunları kaydetti:
''Yarışmalara sosyal faaliyet olsun diye girmiştim. 850 aday içinden ilk 50'ye seçildim. Sonrasında önce Türkiye, ardından dünya güzeli oldum. Gözümde bütün engelliler güzel, en güzel olmayı tahmin etmesem de katıldım ve birinci oldum.''
Demirarslan, resim çalışmalarını Amisos 55 Engelliler Gençlik Spor Kulübü'nde sürdürdüğünü sözlerine ekledi.
Kulüp başkanı Mehmet Yaşar ise Nergis gibi birçok engellinin çalışarak hayata bağlandığına dikkati çekerek, ''Engelli olmak hayatı bırakmak anlamına gelmiyor. Bazı insanlar, 'ben olsam yaşayamam' diye düşünüyor. Ben kaza geçirmeden önce 'öyle yaşantı olmaz' diyordum, kazadan sonra hayata bakış açım değişti. Zaten o kadar çok çalıştım ki engelli kaldığıma üzülmeye vaktim bile olmadı''ifadelerini kullandı.
kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=389846
Not: Aslında başka bir dünya güzelinin başına gelen haberi arıyordum ama demek ki herkesin başına her şey gelebilirmiş.
Demirarslan, yaptığı açıklamada, yaşadığı kazanın ardından tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde (GATA) hayatıyla ilgili planlar yapmaya başladığını dile getirerek, ''Benim de bir sosyal yaşantım olmak zorundaydı. İlk olarak tedavim sürerken resim yapmaya başladım. Başta çok başarılı değildim ancak azmederek, öğretmenlerimin de yardımıyla iyi seviyede resim yapmayı başardım'' dedi.
Parmaklarını kullanamadığı için özel aletler yardımıyla resim yaptığını anlatan Demirarslan, ''Engelliler yararına resim sergisi açarak onlara bir nebze olsun katkıda bulunmak istiyorum. Hayatımdan son derece memnunum, engelli olmam hiçbir şey değiştirmedi. Engellilerin yapabilecekleri sınırlıdır diye düşünülür, ben engellilere şans verildiğinde her şeyi yapabileceklerini gördüm'' diye konuştu.
''Gözümde bütün engelliler güzel''
Dünya güzeli seçilmesinin hayatında fazla değişikliğe yol açmadığını belirten Demirarslan, şunları kaydetti:
''Yarışmalara sosyal faaliyet olsun diye girmiştim. 850 aday içinden ilk 50'ye seçildim. Sonrasında önce Türkiye, ardından dünya güzeli oldum. Gözümde bütün engelliler güzel, en güzel olmayı tahmin etmesem de katıldım ve birinci oldum.''
Demirarslan, resim çalışmalarını Amisos 55 Engelliler Gençlik Spor Kulübü'nde sürdürdüğünü sözlerine ekledi.
Kulüp başkanı Mehmet Yaşar ise Nergis gibi birçok engellinin çalışarak hayata bağlandığına dikkati çekerek, ''Engelli olmak hayatı bırakmak anlamına gelmiyor. Bazı insanlar, 'ben olsam yaşayamam' diye düşünüyor. Ben kaza geçirmeden önce 'öyle yaşantı olmaz' diyordum, kazadan sonra hayata bakış açım değişti. Zaten o kadar çok çalıştım ki engelli kaldığıma üzülmeye vaktim bile olmadı''ifadelerini kullandı.
kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=389846
Not: Aslında başka bir dünya güzelinin başına gelen haberi arıyordum ama demek ki herkesin başına her şey gelebilirmiş.
Öykü-"Vardır Bir Hayır"
Bir zamanlar bir padişah varmış ve onun çok yakın çocukluğundan beri birlikte büyüdüğü bir arkadaşı. Kanuni ve İbrahim gibi düşünün. Padişah bu arkadaşını hiç yanından ayırmazmış, çünkü can dostuymuş onun.
Yalnız, bu arkadaşının bir huyu varmış ki bazen padişahı bile çileden çıkarabiliyormuş. Ne olursa olur, iyi-kötü, kimin başına gelirse gelsin, kendisi ya da başkası farketmez, hep "vardır bir hayır" dermiş.
Bir gün, padişah ava çıkmış. Arkadaşı da yanında tabi. Padişahın tüfeğini o dolduruyor. Son tüfeği doldururken bir hata mı yapmış ne, tüfek geri tepmiş ve padişahın bir parmağını koparmış. Padişah feryat, figan. Bizimki yine sakin: "Vardır bir hayır!" demiş. Padişah iyice çıldırmış: "Bu işte ne hayır olabilir, parmağım gitti görmüyor musun?" demiş. O kızgınlıkla arkadaşını zindana attırmış.
Bu olaydan bir sene sonra padişah yine ava çıkmış. Ama bu sefer fazla cesur davranıp, yasak bölgeye girmiş. Adamlarıyla birlikte atlarından inmiş, geziniyorlarmış. Tam o sırada, orada yaşayan aslanlar karşılarına çıkmış, bunlara saldırmışlar. Yalnız padişaha saldıran aslan, padişahın bir parmağının eksik olduğunu görünce duralamış, padişah da bunu fırsat bilip, hemen atına atlayıp ordan kaçmış. Yanındakilerin sonu ise vahim olmuş.
Padişah sarayına döner dönmez hemen zindandaki arkadaşının yanına koşmuş. "Ah arkadaşım, vah arkadaşım, ben sana ne büyük haksızlık yapmışım, ben ne zalimmişim, affet beni." Arkadaşı yine sakin, "Olur mu hiç demiş, bunda da vardır bir hayır!" Padişah kızmış, "Yahu, ne hayrı, 1 senedir zindandasın, en yakın arkadaşımı 1 senedir zindanlara hapsettim!"
Arkadaşı da: "Ya demiş sen beni zindana attırmasaydın. Ben de seninle ava gelecektim. O zaman halimi düşünebiliyor musun?"
Kıssadan hisse: Hayatta her şey başımıza gelebilir, önemli olan bunları nasıl anlamlandırdığımızdır...
sevgiler :)
Yalnız, bu arkadaşının bir huyu varmış ki bazen padişahı bile çileden çıkarabiliyormuş. Ne olursa olur, iyi-kötü, kimin başına gelirse gelsin, kendisi ya da başkası farketmez, hep "vardır bir hayır" dermiş.
Bir gün, padişah ava çıkmış. Arkadaşı da yanında tabi. Padişahın tüfeğini o dolduruyor. Son tüfeği doldururken bir hata mı yapmış ne, tüfek geri tepmiş ve padişahın bir parmağını koparmış. Padişah feryat, figan. Bizimki yine sakin: "Vardır bir hayır!" demiş. Padişah iyice çıldırmış: "Bu işte ne hayır olabilir, parmağım gitti görmüyor musun?" demiş. O kızgınlıkla arkadaşını zindana attırmış.
Bu olaydan bir sene sonra padişah yine ava çıkmış. Ama bu sefer fazla cesur davranıp, yasak bölgeye girmiş. Adamlarıyla birlikte atlarından inmiş, geziniyorlarmış. Tam o sırada, orada yaşayan aslanlar karşılarına çıkmış, bunlara saldırmışlar. Yalnız padişaha saldıran aslan, padişahın bir parmağının eksik olduğunu görünce duralamış, padişah da bunu fırsat bilip, hemen atına atlayıp ordan kaçmış. Yanındakilerin sonu ise vahim olmuş.
Padişah sarayına döner dönmez hemen zindandaki arkadaşının yanına koşmuş. "Ah arkadaşım, vah arkadaşım, ben sana ne büyük haksızlık yapmışım, ben ne zalimmişim, affet beni." Arkadaşı yine sakin, "Olur mu hiç demiş, bunda da vardır bir hayır!" Padişah kızmış, "Yahu, ne hayrı, 1 senedir zindandasın, en yakın arkadaşımı 1 senedir zindanlara hapsettim!"
Arkadaşı da: "Ya demiş sen beni zindana attırmasaydın. Ben de seninle ava gelecektim. O zaman halimi düşünebiliyor musun?"
Kıssadan hisse: Hayatta her şey başımıza gelebilir, önemli olan bunları nasıl anlamlandırdığımızdır...
sevgiler :)
16 Şubat 2013 Cumartesi
Taptaze Güçlendiren İnançlar :)
Merhabalaarrr, uzuuunnn bir aradan sonra yeniden yazmaya devam. Nasılsınız? Nasıl gidiyor? İnançlarınızı sorguluyor musunuz? Sizi güçlendirecek inançlar bulmaya çalışıyor musunuz?
Bu konuda size ufacık da olsa destek olmak istiyorum, ama eminim ki siz kendiniz için daha iyisini yapacaksınız:
1. Hiç bir durum kalıcı değildir.
2. Olumsuz gibi görünen olay, durumlarda bile mutlaka bir hayır vardır. O "hayır" neyse, er ya da geç algılarız.
3. Başkalarından gelen olumsuz söz ve davranışlar da birer hediyedir, kabul etmeme hakkımız vardır.
4. Başkaları hakkındaki olumsuz düşüncelerimizde boğuluruz. İnsanlar gerçekten söylediklerini düşünüyordur. Gerçekten öyle oldukları için o şekilde davranıyorlardır. Eğer, yalan söylediklerine, bahane ürettiklerine eminsek, bunu yapmak zorunda oldukları için böyle yapıyorlardır. Bunu kişisel algılamıyoruz, ama yemiyoruz da :)
5. Yanında kendimizi rahat hissedemediğimiz insanlardan uzak durmak hakkımızdır. Bu dünyaya bir kere geliyoruz.
6. Erken kalkan yol alır. Ertelenen hayallere ulaşmak güçtür.
7. Hayallerimizi sadece kendimiz gerçekleştirebiliriz.
8. Mide ağrılarımız (stres ağrıları) sadece kendimizle yüzleşirsek geçer :)
9. Başkaları "haksız" olduğunuzu söyleyebilir. Doğrudur. Onun algı dünyası böyledir. Hatta bütün dünya karşınıza dikilebilir. Asla kendinizden şüphe etmeyin. Büyük insanları, tarihe adı geçen insanları hatırlayın.
10. Kapasitemiz sınırsızdır, buna sınır koyan sadece biziz, düşüncelerimizdir. Özgüvenimizi ve kendimize biçtiğimiz değeri arttırdıkça cesaretimiz de artar ve engellerimizi aşarız.
Daha sonra bunlarla ilgili küçük küçük hikayelerim de olacak.
uzun zaman sonra yeniden sevgiler :)
Bu konuda size ufacık da olsa destek olmak istiyorum, ama eminim ki siz kendiniz için daha iyisini yapacaksınız:
1. Hiç bir durum kalıcı değildir.
2. Olumsuz gibi görünen olay, durumlarda bile mutlaka bir hayır vardır. O "hayır" neyse, er ya da geç algılarız.
3. Başkalarından gelen olumsuz söz ve davranışlar da birer hediyedir, kabul etmeme hakkımız vardır.
4. Başkaları hakkındaki olumsuz düşüncelerimizde boğuluruz. İnsanlar gerçekten söylediklerini düşünüyordur. Gerçekten öyle oldukları için o şekilde davranıyorlardır. Eğer, yalan söylediklerine, bahane ürettiklerine eminsek, bunu yapmak zorunda oldukları için böyle yapıyorlardır. Bunu kişisel algılamıyoruz, ama yemiyoruz da :)
5. Yanında kendimizi rahat hissedemediğimiz insanlardan uzak durmak hakkımızdır. Bu dünyaya bir kere geliyoruz.
6. Erken kalkan yol alır. Ertelenen hayallere ulaşmak güçtür.
7. Hayallerimizi sadece kendimiz gerçekleştirebiliriz.
8. Mide ağrılarımız (stres ağrıları) sadece kendimizle yüzleşirsek geçer :)
9. Başkaları "haksız" olduğunuzu söyleyebilir. Doğrudur. Onun algı dünyası böyledir. Hatta bütün dünya karşınıza dikilebilir. Asla kendinizden şüphe etmeyin. Büyük insanları, tarihe adı geçen insanları hatırlayın.
10. Kapasitemiz sınırsızdır, buna sınır koyan sadece biziz, düşüncelerimizdir. Özgüvenimizi ve kendimize biçtiğimiz değeri arttırdıkça cesaretimiz de artar ve engellerimizi aşarız.
Daha sonra bunlarla ilgili küçük küçük hikayelerim de olacak.
uzun zaman sonra yeniden sevgiler :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Etiketler
- anılarım (1)
- anlamlar (1)
- beslenme (1)
- blog hakkında (7)
- duygular (2)
- duygularımız (1)
- haber (2)
- hedefler (16)
- hikaye (1)
- hikayeler (3)
- idoller (8)
- ilişkiler (23)
- karikatür (2)
- kızımın hikayeleri (1)
- kişisel (158)
- kitap (2)
- kitaplar (2)
- kutlama (1)
- Mesnevi (2)
- Mevlana (1)
- oyunlar (4)
- öykü (3)
- özlü sözler (22)
- para (15)
- projem (1)
- resim (1)
- sunum (2)
- şifa (7)
- trafik (1)
- yaşam koçluğu (1)
- yoga (1)