16 Kasım 2012 Cuma

Hürrem'in Kanuni'ye Aşkı

Bu yazımız tam bir dizi yorumuyla başlıyor. Biliyorsunuz ben Muhteşem Yüzyıl mudavimlerindenim :) Şimdi, 72. bölümde (geçen hafta yani) Hürrem Sultan, Kanuni'ye aşkını yeniden kanıtlamıştır. Ben de şaşırdım açıkcası, böyle bir tutku beklemiyordum. Hayatının tek anlamı aşkıymış meğersem. Neyse konuya dönelim. Perşembe günlerini hasekisiyle geçirmesi bir gelenek olan padişah, Hürrem yerine Firuze'yi tercih etmiş ve Hürrem de bunu öğrendiğinde perişan olmuştur. İşte odasına dönerken, Hürrem'in ağzından dökülen sözler:

Ya Rab, sevgilinin maksadı ne? Bir bilseydim. Kaçacağım yolu bağlamış. Gönlümü de kararımı da almış gitmiş.

Ya Rab, o benim varım yoğum, o benim merhametli padişahım, neden merhametsiz taş yürekli olmakta? Bir bilseydim.

Ya Rab, şu tüten dumanım , şu "Ya Rab" diye feryad edişlerim, ağlayışlarım sevgilinin kulaklarına erişebilecek mi? Sevgilim bunları işitecek mi? Bir bilseydim.

Ya Rab, bu coşkunluğum nedir? Yüzüme gerilen perde nedir? Çünkü benim için her şey sensin. Bana bir de sensin, bin de sensin. Her an susarken de söylerken de gözümde senin aşkın, senin hayalin var. Benim rızkım da sensin, zamanım da sensin.

Ya Rab "Balçıktan yapılmış beden evi nerede? Can evi, gönül evi nerede? Ey Allah'ım benim ailem nerede?Soyum sopum nerede?" diye feryadlar içinde kalmışım şu kirli dünyada. Ey gönül, sen asıl kendi şehrinden sürülmüşsün, sen burada gurbettesin.

Ya Rab kara yüzlü dünya gecesi benim gündüzüme eş olamaz. Benim ilk baharımın arkasından taş yürekli sonbahar gelmez. Ey hislere, hakikatlere perde olan dudaklarım artık susma vaktidir.

der Hürrem Sultan, ve zehri ağzına götürür.

Divan-ı Kebir'den alınmış bu gazelin orijinali aşağıdaki gibidir:

• "Ya Rabbi! Sevgilinin maksadı ne; bir bilsem!" dedim. Kaçacağım yolu bağlamış; gönlümü de, kararımı da almış gitmiş!
• Ya Rabbi! O, beni nereye kadar çekecek; bir bilseydim! Yularımı tutmuş, her tarafa çekip durmada; niçin, ne maksatla çekip duruyor?
• "Ya Rabbi! O, benim varım yoğum; o, benim merhametli padişahım! Neden merhametsiz, taş yürekli olmada; bir bilseydim!" dedim.
• Ya Rabbi! Şu tüten dumanım, şu; "Ya Rabbi!" diye feryad edişlerim, sızlanışlarım sevgilinin kulağına erişebilecek mi, sevgilim bunları duyacak mı; bunları bir bilseydim!..
• Ya Rabbi! Bir bilseydim; sonunda beni nereye çekecek! Ya Rabbi; bu bekleyiş gecesi ne kadar uzadı!
• Ya Rabbi! Bu coşkunluğum nedir, yüzüme gerilen perde nedir? Çünkü, benim için herşey Sen'sin; bana bir de Sen'sin, bin de Sen'sin, Sen!..
• Her an, susarken de, söylerken de gözümde Sen'in aşkın, Sen'in hayalin var; benim rızkım da Sen'sin, zamanım da Sen'sin!..
• Bazan, ona "av" derim, bazan "bahar" derim; bazan, ona "şarap" adını takarım, bazan da ona "mahmurluğum" derim!
• Balçıktan yapılmış beden evi nerede, can evi, gönül evi nerede? Ya Rabbi! Ben, buradan bıktım; asıl şehrimi, vatanımı arzu ediyorum!
• Ey gönül; galiba sen, işin farkında değilsin! Sen, asıl kendi şehrinden sürülmüşsün; sen, burada gurbettesin! "Ey Allah'ım! Benim adamlarım nerede;  soyum sopum nerede?" diye feryatlar içinde, şu kirli dünyada kalmışım!..
• Ya Rabbi; şehrime geri dönseydim de, padişahımın merhametini, o şehirdeki dostum, sevgilim olan canların hepsini de görseydim!
• Kara yüzlü dünya gecesi, benim gündüzüme eş olamaz; benim ilk baharımın arkasından taş yürekli sonbahar gelmez!
• Ey gerçek duygulara, hakikatlere perde olan dudaklarım! Hiç susmuyorsunuz; boş yere konuşup duruyorsunuz! Bu manasız davul ne zamana kadar çalınacak? Ah, işte perde yırtıldı gitti! 

Mevlana

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Etiketler